Albert Fish e "Amerika nın
Öcüsü" adı verilmiştir ve bununda iyi bir nedeni vardır. Sevimli
bir ihtiyar görünümü altına gizlenmiş bu korkunç yamyam tüm ebeveynlerin
karabasanıydı:çocukları hoşlarına gidecek bir vaatle kandırarak ortadan
kaldıran bir iblis.
Halkın ilgisinin Fish e dönmesine
neden olan suç, 1928 de Grace Budd adında 12 yaşındadaki sevimli bir kız
çocuğunun kaçırılıp öldürülmesiydi. Ebeveynleri ile arkadaşlık kurmasının
ardından Fish, şeytanca bir yalan uydurdu. Yeğeninin doğum günü partisi
olduğunu söyledi ve Grace in gitmek isteyip istemediğini sordu.Bir büyükbaba
gibi görünen bu ihtiyar adamın bir canavar olduğunu bilmelerine hiç bir
imkan olmayan Bay ve Bayan Budd daveti kabul ettiler.
En güzel kıyafetlerini giyen güven
dolu küçük kız, Fish le birlikte yola koyuldu. Fish, onu New York City
nin kuzey banliyölerinden birinde, yakınlarında hiçbir bina olmayan terk
edilmiş bir eve götürdü. Burada onu boğdu, vücudunu parçalara ayırdı ve
parçaların bir bölümünü kaldığı pansiyona getirdi. Burada kızın "etini"
havucu, soğanı ve jambon dilimleriyle tam bir yamyam yahnisi şeklinde
pişirdi. Bundan sonraki 9 günü odasından çıkmadan bu iğenç yemeği yiyip
devamlı mastübasyon yaparak geçirdi.
Sonraki 6 yıl botunca Fish serbest
dolaştı, ancak Grace Budd olayını kendi kişisel haçlı seferine dönüştüren
16 Ocak 1936 da 65 yaşındaki Fish
elektrikli sandalyeye gitti -- Sing Sing de idam edilen en yaşlı insandı.
Süphesiz, bir seri katil tarafindan yazilan en hasta mektup, yamyam çocuk katili Albert Fish’in 1928 yilindaki on iki yasindaki kurbani Grace Budd’in annesine 8 yil sonra 1934 ‘te yazdigi mektuptur. Büyük sanstir ki Bayan Budd okuma yazma bilmiyordu ve böylelikle bu rezil mektubu okuma dehsetinden kurtulabilmisti. Bu mektubun asli bu gün sanatçi Joe Coleman’in koleksiyonundadir.
Çok Sevgili Bayan Budd,
1894’te bir arkadasim Steamer Tacoma gemisinde denizci olarak denize açilmisti. San Francisko’dan Hong Kong’a gitmek üzere yola çikmislardi. Limana varinca iki arkadasi ile karaya çikmislar ve çok içip sarhos olmuslar. Döndükleri zaman geminin limandan ayrildigini görmüsler. Bu sirada orada kitlik hüküm sürmekteymis. Etin kilosu 2-6 dolar arasindaymis. Çok fakir olanlar arasinda açlik sikintisi o kadar büyükmüs ki digerlerinin açliktan ölmesini önlemek amaciyla 12 yasindan küçük tüm çocuklar, et olarak pazarlanmalari için kasaplara satiliyorlarmis. Herhangi bir kasaba gidip pirzola, biftek, kusbasi isteyebilirmissiniz. Çiplak bir çocuk vücudunun bir kismi önünüze getirilir ve istediginiz parçalari kestirebilirmissiniz. Bir kizin veya oglanin kalça kismi, en lezzetli bölümmüs ve dana kotlet olarak satilan en pahali etmis. John orada çok uzun kalmis ve insan etine karsi bir düskünlügü olusmus. New York’a dönünce biri 7 digeri 11 yasinda iki oglan çocugu çalmis. Onlari evine götürüp soymus ve bir dolaba kapamis. Sonra tüm giysilerini yakmis. Her gün etlerinin iyi ve yumusak olmasi için onlara iskence yapip dövmüs. Önce 11 yasindaki oglani öldürmüs, çünkü onun poposu daha tombul ve tabi ki daha etliymis. Kafasi, kemikleri ve bagirsaklarindan baska vücudunun her bir parçasini pisirip yemis. Firinda pisirmis (tüm popsunu), haslamis, kizartmis ve kusbasi yapmis. Küçük oglana da ayni seyleri yapmis. Ben o zamanlar 409 Dogu 100. Sokak’ta oturuyordum. Bana insan etinin çok lezzetli oldugunu o kadar *** söylemisti ki ben de tatmayi aklima koydum. 3 Haziran 1928 Pazar günü sizin 406 Bati 15. Sokak’taki evinize geldim, peynir ve çilek getirdim. Öglen yemegini birlikte yedik. Grace, kucagima oturdu ve beni öptü. Onu yemeyi aklima koydum. Onu bir partiye götürecegimi söyledim. Siz de evet gidebilir dediniz. Onu Westchester’da daha önce gözüme kestirdigim bos bir eve götürdüm. Oraya vardigimizda ona disarida beklemesini söyledim. Kir çiçekleri toplamaya basladi. Yukari çiktim ve tüm giysilerimi çikardim. Çikarmasaydim üzerlerine kanin bulasacagini biliyordum. Her sey hazir olunca, pencereden onu çagirdim. O odaya girinceye kadar bir dolapta saklandim. Beni çiplak görünce aglamaya basladi ve merdivenlerden inmeye çalisti. Onu yakaladim ve o da bana annesine sikayet edecegini söyledi. Önce onu tamamen soydum. Nasil da tekmeledi, isirdi ve tirnakladi. Bogazini sikarak onu öldürdüm ve sonra da etlerini odama götürebilmek için ufak parçalara böldüm. Pisirdim ve yedim. Firinda pisen küçük poposu öylesine yumusak ve tatliydi ki. Tüm vücudunu yemem dokuz gün sürdü. Ona tecavüz etmedim, ama istesem bunu yapabilirdim. Bir bakire olarak öldü.
William King ismindeki bir New York City dedektifi onu inatla arıyordu.
Buna rağmen Fish kaçmayı başarabilirdi; tabii kendi içindeki şeytanlarla
başa çıkabilseydi. 1934 te Bayan Budd a bugüne dek yazılmış en hastalıklı
mektuptardan biri olan bir mektup göndermeye kendini mecbur hisseti. Sonuçta
King, Fish i mektup kağıdındaki antetten bulup yakalayabildi.
Fish tutuklandığında yetkililer
elerinde tasavvur edilemez sapkınlıkla bir suçlu olduğunu hemen anladılar;
bu adam bütün ömrünü acı vererek -- hem kendisine hem de başkalarına --
geçirmiştir. Diğer bir çok seri katil gibi, Fish de bir din manyağıydı
ve günahlarının cezası olarak kendisine çok tuhaf işkenceler yapmıştı
-- deri kayışlarla ve her yerinden çiviler fırlamış soplarla kendisini
dövmek, kendi dışkısını yemek, kasıklarına dikiş iğneleri sokmak gibi.
Yaraladığı ve öldürdüğü çocuklar onun kaçık zihninde Tanrı ya verilen
kurbanlardı. Savunma makamı tarafından Fish i muayene etmesi için çağırılan
New York lu ünlü psikiyatr Dr. Fraderic Wertham, ihtiyar adamın "bilinen
her türlü cinsel sapkınlığa" sahip olmasının yanında, bugüne değin
kimsenin duymadığı anormallikler taşıdığını belirtmiştir (acayip zevklerinin
arasında idrar yoluna gül sapı sokmak da vardı). Hapishanede çekilen leğen
bölgesi röntgeninde, meshanesinin etrafındaki alana sokulmuş 29 iğne bulunmuştu.
1935 teki duruşmasında jüri onun
deli olduğuna karar vermiş olmasına rağmen yine de elektrikli sandalyede
idam edilmesi gerektiğine inandı. İdam kararının açıklanmasından sonra,
bu anormal ihtiyarın "Elektrikli sandalyede ölmek ne de büyük bir
zevk olacak! Bu tadacağım en büyük zevk olacak -- şimdiye kadar tatmadığım
tek zevk" dediği bildirilmiştir